26 Ekim 2009 Pazartesi

ölü elma

güneşin altında söylenmeyen hiçbir şeyin kalmadığı gibi yaşanmayan hiçbir şey de kalmadı.her şey bir önceki muadilinin taklidi. herkes birilerine benziyor ya da benzetiliyor. romeo ve julliet de aynı esasen leyla ve mecnun da. hep kavuşamamanın karşı konulmaz cazibesi ya da bu cazibenin ticari değeri. her şey tüketilebilir olmadan önce de varmış demek ki biz insanların hunharca tüketmesi. kendini ve çevresini. tüket babam tüket. ye. iç. gül. oyna. kadın. yorul. terle. bak. tüket. para. aşk. al. sat. ver. gel. git.

önceden de vardı yani bunların hepsi. peki niye inadına inadına aynı şeyler yaşamaya çalışıyoruz hep öğrendiğimiz gibi olsun istiyoruz peki neden? müfredatlı romantizm yaşıyoruz. bilmem kaç yıllık zorunlu eğitimimiz var. televizyondan açık öğretim hep prime-time'da. kitaplarına ulaşmak çok kolay. çünkü öğreniyoruz ya karşımızdakine nasıl davranmamız gerektiğini... açıyoruz kitabı. okuyoruz. oluyoruz. mum yakıyoruz. şarap açıyoruz. açıyoruz. acıyoruz. göz. buğu. ten. deniz. kabuk. koku. mum. öğren. öğret. yay. sat.

sevişemiyoruz bile. onlar bile başkalarının bize öğrettiği. öpemiyoruz bile istediğimiz gibi sevgilimizi. abes kaçar çünkü. doğru öpme diye bir şey var. doğru dokunuş. doğru fısıldayış. her şey tak tik. tik. tak. saatlerin sıkıntısı. zaman kaybetmeme çabası. neyi nerede yapacağını öğrenmeye çalışmanın kaygısı. yelkovanın akreple bir dakika geçirme çabası.
hep bir elmanın iki yarısı olmaya çalışmak. çabalamak. çabaladıkça yamamak. hep birilerine benzemeye uğraşmak. halbuki ne güzel olurdu, şen bir rakı sofrasının sonuna şahane bir meyve tabağı olabilmek. ama yok. illa ki bir elmanın iki yarısı, bir yoncanın üç yaprağı olmak gerek. böyle çünkü. neden? böyle. nasıl? böyle işte. böyle. bu böyle. biline. olamadın mı? oldur. öldür. ne elmadan tat al ne de elmaya tat ver. öldür işte. öldün sen elma.

beşiktaş
26.10.2009

25 Ekim 2009 Pazar

Düriye Teyze

Tekin- Demek fantazi arabesk....
Mehtap-Benim pasaportum var.
---------
Tekin-Demek siz hep sıcak yerlerde....
------
Oya- Gece insanısınız tabi siz....

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sıkılmak

Sıkılmak; yaz gününde öğlen vakti güneşin alnında insanın üstüne yünlü bir battaniye alması gibidir.

Elbruz Bilge

elbruz bilge..
gıyaben tanıdım.. aynı okulda olmaktan ve ortak arkadaşlarımız olmasından başka da bir ortak yanımız yoktu.. ne aynı odada bulundum, ne de aynı evde.. devrem değil, kardeşim değil, abim değil.. sadece gsüfestte bir kez ondan bira almışlığım ya da buna benzer bir şeyim var.. tek cümlelik..

dün okulda töreni vardı.. seveni, sevmeyeni, tanıyanı, tanımayanı herkes oradaydı.. kardeşi de.. öz kardeşi.. tek bir cümle kurdu, kurabildi esasen.. "abimle benim hiç anım olmadı".. elbruz, kardeşi 9 yaşındayken galatasaray lisesini kazanmış ve o günden sonra kardeşiyle iki farklı şehirde yaşamaya başlamış.. hep arkadaşlarından bahsetmiş, lisesinden, üniversitesinden, devresinden, ıvırından kıvırından... kardeşi sırf abisiyle anısı olabilsin diye galatasaray üniversitesine girmek istiyormuş... sırf anısı olabilsin, sırf abisiyle eğlenebilsin, gülebilsin, dertleşebilsin diye.. ve sen sevgili minibüsçü kardeşim, sen bütün bu tablonun ortasına sırf 3 kuruş daha az benzin harca, 3 saniye daha az zaman harcayıp 5 kuruş daha fazla para kazan diye kocaman bir çizik attın!!! yakıştı mı delikanlı(!)ya?? hem de kaçıp gitmişsin!!!!

22 yaşında, genç bir adam.. bilgili, kültürlü, yakışıklı, neşeli, kıl, yün... tek suçu kaldırımda efendi gibi kırmızı ışığın kendisi için yeşile dönmesini beklemek mi lan???? bu mu yani??? bu kadar mı ucuz??? ben o ışıklardan günde bilmem kaç kez geçiyorum!!!! senin arkadaşların benim de üzerimden geçicek mi bi gün ha minibüsçü kardeş????

30.09.2009
beşiktaş