27 Eylül 2009 Pazar

arda kalan

kalktı çocuk
düştü önce
gitti yüreği
gittiğince
süzüldü kan
alnından usulca
korkmuyordu
kan burnuna değince
bulandı dünyası
kanı duyunca
hissetmeğe başlayınca
kanı dudağında
insana dönüştü
delice
diliyle hissettiğinde kanı
canı tadındaydı
canı ağzındaydı
tadı damağındaydı
doyamadı canına
iki damla emince
emdi dudaklarını
önce
kalbine geldi
tüm benliği bitince
yitince dudakları
kendi bitince
kalbi kaldı
bulandı
kendince....
17.02.2009
03:32 Ortaköy

18 Eylül 2009 Cuma

ne idiğü belirsiz

bir kız tedirginliği var üstümde;
genç bir kız.
belki sevgilisiyle buluşacak olmanın,
belki eteğini bir parmak daha kıvırmanın,
belki gömleğinin bir düğmesini daha açmanın
bir kız tedirginliği var üstümde.

genç bir kız;
okul gezisine çıkacak.
belki ruj sürecek körpecik dudaklarına
hayatında dördüncü kez;
ilk ikisi çocukken tüm suratını boyamak suretiyle,
üçüncüsü de bir akrabasının düğününde
giyindiği gelinlik sebebiyle...
tazelik heyecanının
hayatında kendi başına yapacağı
en büyük şey olacak
olmanın tedirginliği

her şeyin daha en başında;
genç bir kız.
aldığı ve özenle süslediği
not defterinin arkasına
kendisinin ve "o çocuğun"
yazılı olan baş harflerini
babasının görebilme ihtimalinin
tedirginliği

öyle bir tedirginlik,
öylesine bir tedirginlik ki
öylesine bir tedirginlik.
hiç bir ana-babanın
öğretemediği hayatın
tedirginliği.
başlamışken,
ortasındayken,
nefes nefeseyken
zevkini örseleyen
anlamsız haraketlerinin
tedirginliği

başlarken yeni bir güne
her seferinde içimde
tüm gücüyle hissettiğim
tedirginlik.

öyle işlemiş ki zihnime:
bekaretim,
kaybetmenin özlemiyle yanıp tutuşurken
her düğmenin günahı
her günahın heyecanı
her heyecanın tedirginliği.
sonra?
geldim dünyaya
iki dakikalık heyecan için
iki dakikalık heyecanların
tedirginliği
yiyor beni
içim içim.


sarımsaklı/ayvalık
16,34 29/06/09

17 Eylül 2009 Perşembe

emre'ye

Çıkmıştık bir kere bu yola, ama öyle ama böyle.. Yol bizimdi.. Yürüyecektik.. Yürüdük ve aynı noktada başladı hikayeler.. Öylesine gerçekti ki,en az senin gitmen kadar..

Hayat acıydı.. Öylesine acıydı ki, en az senin gitmen kadar..

Beraber geçirilen geceler, sabahlanan beşiktaş caddeleri, o kadar bizimdi.. En az senin gitmen kadar..

Senin gitmen o kadar koydu ki bana, en az senin gitmen kadar..

Hatıralar öylesine duruyorlar geçmişte, en az senin gitmen kadar..

Emre, bu yazı belki bir vicdan muhasebesidir belki de yazılmaması gerek; fakat ben yazıyorum kimseyi dikkate almadan, KENDİM İÇİN yazıyorum. En az senin gitmen kadar..


Ve Emre, artık yalnızlığımız o kadar ortada ki, en az senin gitmen kadar..

Evet biliyorum, çok çok çok şeyler paylaşmadık ama paylaşılanlar yeter bunları yazmak için..

Sonsuzluğu suda aramaya gittin.. Bulman dileğiyle.. Hoşçakal kardeşim.. Birgün buluşmak ümidiyle...


6.02.2007
beşiktaş
03:07

16 Eylül 2009 Çarşamba

gömü

içimi açasım var güzelcim,
içimi açıp tüm çocuklarımı öldürmek
tüm pisliklerimi gömmek var içimde...
pislik kelimesi ne kadar da şairane!

huenfeld
25,08,09
23:43

hüznün karizması

klozetten başını kaldırdığında
hüznün tüm karizmasıyla
aynada göz göze gelirsin aktörünle
bir anda
elindeki "2 buzlu viski" bardağını
fırlatırken suratına
görürken kendini
aklına gelir;
kırılacak olan aynanın
parası
temizlenmesi
kırılırken gözüne sıçrama ihtimali...

kalakalırsın öyle
çizdiriverirsin tüm karizmayı.
elinde 50lik bira şişen
gider uzanırsın,
karizmayı toparlamanın planını yaparsın
inceden...



gsü-ortaköy
5,1,09
12:35

blog mu ne

açalım bakalım.