bir kız tedirginliği var üstümde;
genç bir kız.
belki sevgilisiyle buluşacak olmanın,
belki eteğini bir parmak daha kıvırmanın,
belki gömleğinin bir düğmesini daha açmanın
bir kız tedirginliği var üstümde.
genç bir kız;
okul gezisine çıkacak.
belki ruj sürecek körpecik dudaklarına
hayatında dördüncü kez;
ilk ikisi çocukken tüm suratını boyamak suretiyle,
üçüncüsü de bir akrabasının düğününde
giyindiği gelinlik sebebiyle...
tazelik heyecanının
hayatında kendi başına yapacağı
en büyük şey olacak
olmanın tedirginliği
her şeyin daha en başında;
genç bir kız.
aldığı ve özenle süslediği
not defterinin arkasına
kendisinin ve "o çocuğun"
yazılı olan baş harflerini
babasının görebilme ihtimalinin
tedirginliği
öyle bir tedirginlik,
öylesine bir tedirginlik ki
öylesine bir tedirginlik.
hiç bir ana-babanın
öğretemediği hayatın
tedirginliği.
başlamışken,
ortasındayken,
nefes nefeseyken
zevkini örseleyen
anlamsız haraketlerinin
tedirginliği
başlarken yeni bir güne
her seferinde içimde
tüm gücüyle hissettiğim
tedirginlik.
öyle işlemiş ki zihnime:
bekaretim,
kaybetmenin özlemiyle yanıp tutuşurken
her düğmenin günahı
her günahın heyecanı
her heyecanın tedirginliği.
sonra?
geldim dünyaya
iki dakikalık heyecan için
iki dakikalık heyecanların
tedirginliği
yiyor beni
içim içim.
sarımsaklı/ayvalık
16,34 29/06/09