Tramvay bekliyorum. İki insan var karşımda. Tam olarak ne
konuştuklarını bilmiyorum. Bana göre solda olan adam ellilerinde, hafif kamburu
çıkmış, alnından dökülen saçlarıyla oldukça kel birisi. Gören kel demez de, kel
adama bak dersen ona bakarlar mesela. Elinde iki adet naylon torba var, değerli
madde naylon torba. Kim bilir hangi mamutun ya da dinozorun kemiklerini taşıyor
elinde. Tarihe dokunduğunun farkında bile olmadan ki olsa dahi herhangi bir
market poşetine dönüşmüş tarihe artık ne kadar tarih diyebiliriz, azı dişinden
gelen çürüğün kokusunu bana göre sağda duranın yüzüne, kahkahasıyla savurdu.
Bana göre sağdaki adam soldakine göre daha genç duruyordu. Gerçi soldaki daha
erken çökmüş de olabilirdi. Sağdakini genç gösteren kafasına taktığı eskimiş kepinden
ziyade bacaklarının arasına sıkıştırdığı gitarıydı. Bir insan belli bir yaşın
üstündeyse (bu yaşı belirleyen bir enstitü bilmiyorum. Herhangi bir yaşı
belirleyen enstitüler de bilmiyorum. Benim bildiğim belli yaşlar 18 filan gibi
beynelmilel yaşlar) ve enstrüman çalıyorsa, hangi enstrüman çaldığı fark
etmeksizin etrafındakilerinin saygısını kazanıyor. Herkes bir enstrüman çalmaya
bir şekilde başlar. Herkesin evinde bir gitar mutlaka vardır. Ama bunu yıllar
yılı devam ettirebilmek başlı başına ayrı bir olay.
Sağdaki gitarlı adam, kıç cebinden paket içinde tütün
çıkardı. Müthiş bir el çabukluğuyla bir tütün sardı. Ayakkabılarıma gözüm
takıldı, sağdaki adam sardığı sigarayı soldakine verip yenisini sararken. Ben
sırf ayakkabımı bağlama ve/veya çözme işini sağdakinin sigarayı sarma
becerisinin yarısı kadar yapamadığımdan, bağlarını çözmeden giyer çıkarırım. Bu
yüzden zaten ayakkabılarımın arkası hep erkenden gider. Ben bir de topuklarıma
basarak yürürüm. O yüzden ilk topukları aşınıyor ayakkabının. Artık eskisi gibi
de iyi ayakkabı yapmıyorlar zaten. 1 sene içerisinde bir ayakkabıyı çöpe atacak
hale geliyorsun. Dedeme bakacak olursak biz malımıza değer vermiyoruz. Solcu
amcama bakacak olursak kapitalizmin oyunu, bana kalırsa iki çift ayakkabın
olursa daha uzun giyersin aslında.
Tramvay bir türlü gelmiyor. Sigarayı yakmaları beni
heveslendirmedi değil. Zira ben ne zaman sigara yaksam tramvay ve/veya otobüs
ve dahi metro geliverirdi. Şimdi onlar yaktılar, hem de iki kişi, şıp diye
gelirdi. Soldaki adamın burun delikleri genişçe olduğundan, duman burnundan termik
santral bacasından çıkarmışcasına bir ve kardeşçesine çıkıyor. Soldakinin de
yeteneği bu idi. Bunun farkında olduğundan, sigarasından her bir fırt aldığında
burnundan vererek sohbetine devam ediyor. O hafif kambur ve dumanlı burun,
adeta bir şaman büyücüsü gibi atmosfere sahip oluyordu anında. Ve o şaman öyle
inanarak çekiyor ki o büyülü nefeslerini, yak ulan bir tane daha deyip tribün
oluşturasım geldi. Ben mi yaksam? Yakarsam gelir ama. Onlar yaktılar, tramvay
onlara gelsin. Onlara gelsin ben sebepleneyim.
Soldaki adam torbasından bir kutu gibi bir şey çıkardı.
Gittikçe enteresan oluyor bu Şaman Efendi. Şaman efendim, ayrılık ölümden
beter, durunuz etmeyiniz dedimse de, kutuyu kocaman ve gevrek bir gülümsemeyle
sağdakine gösterdi. Eski bir teknolojik alet. Diafona benziyor ama hoparlör
bile olabilir. Hurdacılıkla uğraşıyor olsaydım bilirdim de bir sigara mı yaksak
acaba?
Sağdakinin gitarı kılıfına koyma eylemi; oldukça büyük bir
alanı işgal eden bir eylem. Sırtında asılı gitar kılıfının askısını sağ eliyle
kavrayarak, solundan sağına doğru, vücuduna yakın, ufak bir kavis çizerken sol
eliyle sapının tarafını tuttu önce. Sol elini sabitleyip, sağ eliyle fermuarını
açtı şimdi de bu bez kılıfın. O arada sol eliyle hala kılıfı tutarken, sağ
eliyle bacaklarının arasındaki gitarın sapından tutarak, adeta bir yılanı
boğarcasına, kılıfı gitara sardı. Çabuk bir hareketle de fermuarını cıuuvvvvrrt
şeklinde kapattı. İşte bu eylem, tramvay bekleyenlerde (benden başka kimse
beklemiyordu) gözle görülür bir hareket yarattı. Adeta üyesi bulunduğum Tramvay
Bekleyenler Derneği, bekledikleri beklemeyle ilgili bir yazı olduğunda referans
verilmezse olmaz olan Godot’nun teşrifiyle sene sonu çayının hangi parkta
yapılması gerektiğini tartışmaya başlamışlardı ki, hop nereye yahu? Adamlar
tramvay beklemek şöyle dursun, iki sigara sarımlığı ve bir gitar koyumluğu
zaman kadar orada beklemeye gelmişlerdi. Zira oranın müdavimiydiler. Ve her
gün, öğleden sonra saat 3 gibi iki sigara sarımlığı ve bir gitar koyumluğu
zaman beklermiş. Ben de daha sonradan öğrenecektim bu ayrıntıyı.
Bir sigara yakayım bari. Cebimden yarısını içip söndürdüğüm
sigarayı çıkardım. Yaktım. Yakar yakmaz tramvay uzakta gözüktü. Yarım sigarayı
söndürdüm, sadece Tramvay Bekleyenler Derneği’nin tecrübeli üyelerinin
bilebileceği yarım sigarayı, bir sonraki bekleyiş için pakete koydum. Burnumdan
nefesi vermeye çalıştım fakat, şaman efendim, olmadı ya.