Bazı zamanlar,
bazen düşündüğün gibi gider de, aslında ben böyle düşünmemiştim dersin.
Abim aradı.
Sesinde heyecan var çokça, derinden sezilen bilinmezliğin getirdiği inceci bir
korku. Çok da değil ama. Kokusu var. Ben hala sağdan soldan durum güncellemesi
almaya çalışmaktayım yazlıkta. Biber gazı atılmış mı filan. Üzerimde hala
kokusu var. Çok hassas zamanlar. ‘Naber amca?’ diyor, kalp ritmini hızlandıran.
Sanırsın nefes almadan 1 litre kola içmişsin. Öldürülen insanlarla aynı zamanda
geliyor haberi. Sevinmek istiyorum. Ama ‘ayıp olur’ var ya! Ondan işte hep.
Ayıp oluyor gelenlere de göçenlere de. Ben yine de seviniyorum. Hem de çok.
Hücrelerini
sayıyorlar. ‘Kaç hücreyi üst üste koyunca bir insan olur doktor amca?’ gibi
sorular geçiyor aklımdan. Gerçekten kaç tane hücreyi üst üste koyunca bir insan
olur? Biraz da ben vereydim. Yazık. Hepsini abimler koyabilecekler mi acaba? Ne
zamana insan olur ki? Biraz daha bekleyelim ya.
Doktora
gideceklerdi. Aradım. Sıradayız diyorlar. Bizimkinin hücrelerini bol koymuştuk
ama. Hadi bizimki bekleyemez. Neden bekleyemesin? Bazı insanların katilleri de
beklemiyor. Bir can daha gidiyor. Ama bir can geliyor? Neden ben her şeyi
üstüne yüklemeye çalışıyorum? Yükleme abi işte. Bizimki bol hücreli. Siktir et.
Pat telefon geliyor. Ne telefon. Kız diyor. Sanki erkek olsa üzüleceğim! Olur
mu? Davul zurna var kafamda sabahtan beri oğlan bizim kız bizim çalıyor. Kız
hakikaten bizim bu sefer. Annem ağlıyor. Babam? Erkek adam ağlar mı lan? Sinsi
ağlar. Terlemiş gibi ağlar.
Her geçen gün
bekliyorsun da, yengenin karnı büyümüyor ki abi! Büyümüyor ya? Oğlum hücresini
bol vermiyor musunuz bunun siz ya? Gidecem birkaç güne! Bol verin hücreyi.
Ben neden
Fransa’dayım? Ev mi buldum? Yok ya! Burada yaşıyacağım artık? Derken abimler
geldi. Birer kilo tarhana ve erişteyle. E karnı büyümüş? Hücreler yaramış.
Zaten öncesinde alınmış bir tulum var. Hücreler üst üste gelince dışarda giysin
diye. Mikili. Ya da ne bileyim belki de Mini’li.
Ne zaman doğacak
telefonları, skype’ları derken, bilet almalar tarihler, İstanbul’a geri
dönmeler vesaire... Bu süre zarfında girilmiş tam olarak 14 depresyon, 98
gelecek kaygısı –ki kendisi her sabah zihinde zuhur etse de tam olarak 98 kez
kaygı güttürecek kadardı-, 159 adet ‘galiba dönüyorum ben! Param bu sefer harbiden
bitti’ sıkıntısı var bavulumda. Dönerken. Bir de ‘Bu kız ilerde benim amcam bir
şey istedi de onu yaptı desin’ kaygısı. En büyüğü de o. Kız bi de ha! Zeynep!
Gelmeler etmeler.
Amca olacağız ya. Gömlek alınır ve giyilir. Ya ben gömlek giymem ki o kadar sık? Olsun.
Amcasın. Ağırlığın var. Aslında dayılar çılgın olur. O yüzden dayı olmak daha
mı bi sempatik? Ulan boşver! Çocukla senin aranda her şey! Severse sever!
Sevmezse de kendi bilir! Neyi sevdirecen daha? Olsun gömlek giyeyim ben yine
de!
-Tokuç bebek?
diye bol soru işaretli çınladı koridor, annesinin ameliyata girmesinden 40
dakika sonra. Valla biz Zeynep bekliyoruz. Kimse Tokuç bebeğin sahibi als...bi
dakka! Olm lan bu bizim! ‘kızım’ deyip başına dokunuyor abim ve hemşire
teyzelerinden sonra kendi gözyaşlarıyla yıkıyor kızını. Ben mi? Adrenalin! Ama
öyle böyle değil! Uyuşturucu! Kafası şimdi geldi qanqa! Herkes ağlıyor!
Asansör geldi! Bu
sefer büyük asansör. Büyük asansör, hastalar sedyeyle sığabilecek kadar büyük,
diğeri de sıradan asansör. Büyük asansör geldi. İçinden ANA geldi. O zaten
uyuşturucu müptelası gibi. Gözyaşları var ama yüzünde aşırı mutluluk. Elinden
tutuyor, bu işe beraber kalkıştıkları kocası. Ağlıyor ama o da işte babasına
çekmiş. Erkekler ağlar mı? Ağlar lan! Zeynep’in babasının babası da ağlıyor
çünkü. Kenarda. Kızın annesi, beni hayatında sevmediği kadar sevdi. Sarılabilse
sarılırdı.
Öpmeyin dediler.
Hazırolda durduk. Doktoru geldi. Öptü. ‘Niye kızını öpmüyorsun?’ diye de abime
kızdı. Harbiden? Öpülür müydü ki bu kız? Kıyabilir miydik öpmeye?
Yaklaşık 4-5 saat
önce uykuya omzumda daldı. Hıçkırıklar içinde. Nefes alıyor. Ağlıyor. Hıçkırıyor.
Ah be kızım! Neden doğdun ki şimdi durduk yere? Ben zaten dünyayı pek
sevmiyorum! Sen neden geldin ki bu halinle? Şimdi senin için çok şey yapmam
lazım benim! Bu dünya iyi bir yer değil be safsütüm. Amcanın başarmasını, adam
olmasını istersin di mi? İşte doğdun ya! Olacak sana gerçek amca.
Babandan annenden
saklamak istediğin bir şey olursa bana söyle e mi? Ben iyi sır tutarım. Kendime
bile söylemem. Sahi! Gerçekten sahi misin sen? Sen doğdun ya! Başarmalıyım
istediklerimi ben!
Hoş geldin kızım!
04:26 3 Mart 2014
- İstanbul